12.05.2024 01:55:35
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
8 Haziran 2021 Salı

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ'YE İZAFE EDİLEN HALİLİYYE

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ’YE
İZAFE EDİLEN HALİLİYYE
Geredeli Hacı Halil Efendi, Halvetî/Şabânî erenlerindendir. Otuz civarında şubesiyle Halvetiyye, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde en etkin olan tarikatlerden biri olarak dikkat çekmektedir. Yahyâ-yı Şirvânî’den sonra dört ana kol hâlinde Anadolu’da temsil edilen tarikatin yetiştirdiği insan-ı kâmiller kültürümüz üzerinde çok derin tesirler bırakmışlardır.
Hacı Halil Efendi’nin Halvetiyye/Şabâniyye’nin Haliliyye kolunun kurucusu olduğu bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir. Fakat bu husus oldukça tartışmalıdır. Haliliyye bazı araştırmacılara ve müelliflere göre; Halvetîliğin, dört ana kolundan biri olan ve Cemâl-i Halvetî’ye nispet edilen Cemâliyye kolundan neşet eden Şabaniyye’nin Nasuhiyye ve sonra Çerkeşiyye kollarından doğmuştur.
Geredeli Hacı Halil Efendi, Şeyh Şabân-ı Velî hazretlerinin kurmuş olduğu Halvetiyye-Şabâniye erkanını sürdürmüş; bu erkân Gerede’de ve azizin yetiştirdiği dervişleri ve halifeleri aracılığıyla Bolu’da, İstanbul’da, Safranbolu’da, Bulgaristan’da temsil edilmiştir. Dolayısıyla Şabâniyye ve onun aşk ve irfana dayalı öğretisinin çok geniş bir alanda Geredeli Aziz sayesinde yaşatıldığını söylemek mümkündür. Burada erkânın kurucusu Şeyh Şabân-ı Velî hazretlerinden kısaca söz etmenin faydalı olacağını zannediyoruz.
Şeyh Şabân-ı Veli hazretleri Kastamonu’ya bağlı Taşköprü ilçesinde doğmuştur. Küçük yaşlarda yetim ve öksüz kalmıştır. Ona hayır sahibi bir kadın sahip çıkmıştır. Kendisi tahsil için İstanbul’a gelmiş ve burada uzun müddet kalmıştır. Bu arada zamanının ilimlerini tahsil eden Şeyh Şabân-ı Velî hazretleri, zamanının büyük bir kısmını medresedeki odasında tefekkür ve ibadetle geçirmeye başlamıştır. Daha sonra mânâda kendisine “Vatan-ı aslînize gidiniz!” denmiş ve bunun üzerine bir grup arkadaşıyla beraber Kastamonu’ya gitmek üzere yola çıkmıştır. Bu yolculuk esnasında Bolu’da, Cemâl-i Halvetî haretlerinin halifesi olan Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin tekkesinde yakın bir handa konaklamışlardır. Gece, tekkedeki zikre iştigal etmek isteyen arkadaşlarıyla beraber zikir halkasına dâhil olmuşlardır. Zikrin ve sohbetin muhabbeti ve aradığı mürşid-i kâmili bulmanın verdiği şevkle hazret on iki sene boyunca tekkede kalıp şeyhinin hizmetinde bulunmuş ve yoğun bir tasavvufî eğitimle meşgul olmuştur. Şeyh Şabân-ı Velî hazretlerinin Bolu’da yaşadığı zamanlarla ilgili elimizde pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Sadece İstanbul’dan beraber döndükleri ve kendisi de Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin hem halifesi hem de damadı olan Muslihiddin Efendi’yle birlikte onun halife olarak tayin edilmesi münasebetiyle Düzce-Karaköy’e olan yolculukları bilinmektedir. Şeyh Şabân-ı Veli hazretleri, hilafetle memleketi Kastamonu’ya gönderilmiştir. Bundan sonra Şabâniyye bir müddet Kastamonu’da hazretin halifeleri ve halifelerinin halifeleri aracılığıyla temsil edilmiştir (Daha geniş bilgi için bkz.: Mustafa Tatcı-Cemal Kurnaz (2010). “Şabân-ı Velî”. DİA, XXXVIII. Cilt. 208-210; Mustafa Tatcı, Hazret-i Pîr Şabân-ı Velî Kitabı, H Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2019).
Şabâniyye, 17. Yüzyıl’ın ünlü mutasavvıflarından Karabaş-ı Velî hazretleriyle beraber İstanbul’da temsil edilmeye başlanmıştır. Bundan sonra Şabânîliğin post makâmında bulunan erenlerin adlarıyla anıldığını görmekteyiz. Şabâniyye; bundan sonra Karabaş-ı Velî’ye izafeten Karabaşiyye; Üsküdarlı Muhammed Nasûhî hazretlerine izafeten Nasûhiyye; Mustafa Çerkeşî hazretlerine izafeten Çerkeşiyye olarak da anılmıştır. Mustafa Çerkeşî hazretlerinden sonra Şabânîlik iki kol hâlinde devam etmiştir.
Bazı tarikat silsilenâmelerinde Mustafa Çerkeşî hazretlerinin halifesi Geredeli Hacı Halil Efendi’ye Haliliyye veya Geredeviyye diye anılan bir tarikat kolu nispet edilmektedir. Bu kol bazı arşiv belgelerinde ve kaynaklarda “Halîlîlik, Halîlliyye-i Şâbâniyye ve Halîliyye-i Halvetiyye” şekillerinde de anılmaktadır. (Fahri Maden, Geredeli Halil Efendi ve Geredevîlik, GERKAV Gerede Kültür, Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Bülteni, Y. 16, S. 16, Haziran 2011, s. 13).
Ancak Hacı Halil Efendi’nin böyle bir kol kurucusu olup olmadığı tartışmalıdır. Mustafa Çerkeşî’den sonra ortaya çıkan ve Kuşadalı İbrahim Halvetî’ye nispet edilen Kuşadalı İbrahim Efendi’nin kurduğu Kuşadaviyye/İbrahimiyye’nin bir tarikat şubesine daha yakın durduğu ifade edilmektedir. Nihat Azamat bu hususta şöyle demektedir: “Çerkeşiyye’den Beypazarlı Ali Efendi’nin halifesi Kuşadalı İbrahim Efendi ile Geredeli Halil Efendi’ye nispet edilen İbrahimiyye ve Haliliyye adlı iki şube meydana geldiği söylenirse de bunlardan ancak ilki bir kol olarak kabul edilebilir.” (Nihat Azamat, “Çerkeşî Mustafa Efendi” DİA, VIII. Cilt, İstanbul 1993, s. 425).
Bu husus, Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuşadalı İbrahim Halvetî adlı eserinde de ifade edilmiştir.
Muhtelif kaynaklarda bu hususun tartışmalı olduğu görülmektedir. Meselâ Tıbyânu Vesâil’de böyle bir tarikat şubesinden bahsedilmez. Ancak Hüseyin Vassaf, Geredeli Halil Efendi için Sefîne-i Evliyâ’da “tesis ettikleri şubeye Haliliyye-i Şabaniyye derler.” diyerek onun bir şube kurucusu olduğunu ifade eder (Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, C. 4, Kitabevi Yay., İstanbul 2011, s. 91; Bedriye Reis, “Bolu’da Halvetîliğin Temsilcileri”, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016, Cilt:16, Yıl:16, Sayı: 1, 16: 425).
Yusuf bin Yakup da Haliliyye’yi bir kol olarak kabul eden müelliflerdendir (Emine Karahan, Yûsuf Bin Yâkub’un Menâkıb-ı Şerîf ve Tarîkatnâme-i Pîrân ve Meşâyıh-ı Tarîkat-ı Aliyye-i Halvetiyye Adlı Eserinin İncelennesi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016, s. 64).
Sadık Vicdânî de Geredeli Aziz’in bir kol kurucusu olduğunu ifade etmekte ve “Halvetiyye’nin Haliliyye Kolu” başlığı ile Geredeli Aziz’e nispet edilen bu şubeyi incelemektedir. Sadık Vicdânî, Tomar’da Haliliyye için şöyle demektedir: “Halvetiyye’nin Çerkeşiyye kolundan ayrılmıştır. Şeyh Hacı Halil Efendi’ye nispet edilmiştir.” (Sâdık Vicdânî, Tarikatler ve Silsileleri (Tomâr-ı Turûk-ı ‘Aliyye), Yay. Haz.: İrfan Gündüz, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995, s. 219).
Günümüz araştırmacılarının bir kısmı da Geredeli Aziz’e bir şube nispet eden görüşlere ve bu araştırmacılara katılmaktadır.
Haliliyye’nin neşet ettiği şubeler sırayla ve biribirine takip ederek şöyle verilebilir: Halvetiyye, Şabâniyye, Karabaşiyye, Nasuhiyye, Çerkeşiyye, Haliliyye. Buna göre Haliliyye, Mustafa Çerkeşi Efendi’ye nispet edilen Çerkeşiyye’den, o Üsküdarlı Muhammed Nasûhî’ye nispet edilen Nasuhiyye’den, o Karabaş-ı Velî’ye nispet edilen Karabaşiyye’den, o Şeyh Şabân-ı Velî’ye nispet edilen Şabâniyye’den, o da Yahya-yı Şirvânî ve Ömerü’l-Halvetî’ye nispet edilen Halvetiyye’den şubelenmiştir.
Geredeli Hacı Halil Efendi ve ailesi, Bolu dışında Geredevî veya Geredediler olarak da bilinmektedir. Bu yüzden Haliliyye şubesi, bazı kaynaklarda “Geredeviyye” olarak da kaydedilmektedir. Burada Hacı Halil Efendi’nin yetiştiği Şabânî geleneği içerisinde nasıl bir yenilik getirdiği sorusu akla gelebilir. Bu konuda kaynaklarda ne yazık ki, herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Fakat, kendisi Şabânî postunu temsil eden bir aziz olması dolayısıyla yaşadığı dönemde temsil ettiği erkan kendi adıyla anılmış olabilir. Dolayısıyla ve herhalde bu da zamanla ayrı bir kolmuş gibi değerlendirilmiştir.
Haliliyye, Bolu başta olmak üzere İstanbul, Safranbolu, Nevrakop (Bulgaristan), Kütahya, Uşak gibi yerlerde faaliyet göstermiştir. Geredeli Aziz’in iki halifesi, Mustafa Hulûsî Efendi ve Ömer Fuâdî-i Sânî, İstanbul’da -biri Sokullu Mehmed Paşa Tekkesi diğeri de Ekmel Dergâhı olmak üzere- iki dergahta faaliyet göstermişlerdir. Cemâleddin Uşşâkî Tekkesi de azizin bir diğer halifesi Şalcı Ali Efendi (v. 1842) tarafından Şabâniyye’ye bağlanmıştır. Bu şubenin faaliyette bulunduğu bir diğer tekke Müştakzâde Tekkesi veya Altunizade Tekkesi olarak anılan yerdir. Burası da Geredeli Hacı Halil Efendi’nin bir diğer halifesi Müştak Mehmed Efendi (v. 1840) tarafından Şabâniyye’ye bağlanmıştır. Hüseyin Vassaf, şeyhin bu tekkede vazifeye 1815 senesinde başladığını ifade etmektedir. Buna göre Haliliyye, İstanbul’da dört tekkede faaliyet göstermiştir. Bu dört tekkeye, dergâh olarak vazife yapan iki hâne de eklenmektedir. Bunlardan birisi, Gerede’de Yukarı Tekke’de medfun Şeyh Abdullah Efendi’nin halifesi ve kendisinden sonra tekkenişin olan Halil Rahmî Efendi’nin halifelerinden Necib Efendi’nin (v. 1890) evi ve Aksaray Celladçeşme’de bulunan eviyle Mimar Ahmed Talat Efendi’nin (v. 1902) Anadoluhisarı’ndaki evidir (Bedriye Reis, “Bolu’da Halvetîliğin Temsilcileri”, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016, Cilt:16, Yıl:16, Sayı: 1, 16: s. 40).
Haliliyye ve Geredeli Hacı Halil Efendi’nin etkinliği sadece yukarıda isimleri zikredilen şehirlerle sınırlı değildir. Kastamonu’da da Hacı Halil Efendi’nin etkinliğinin olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre Şeyh Şaban-ı Velî Dergâhı’nda on beşinci tekkenişin olan Şeyh Said Efendi, babasının vefatından sonra posta geçmiştir. Fakat genç yaşta olduğu için kendisini yeterli görmemektedir. Nihayet babasından intikal eden İsa Dede, Boyacı Dede, Kazan Dede, Süleyman Dede ile birlikte Gerede’ye Hacı Halil Efendi’nin yanına gelirler. Onun yanında bir müddet kaldıktan sonra Kastamonu’ya dönerler (Yücer, Hür Mahmut (2003).Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl). İstanbul: İnsan Yayınları, s. 128 ve Çiftçi, Fazıl (2005). Hazret-i Pir Şeyh Şaban-ı Velî. Kastamonu: Hazret-i Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yayınları, s. 193’den aktaran; Bedriye Reis, “Bolu’da Halvetîliğin Temsilcileri”, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016, Cilt:16, Yıl:16, Sayı: 1, 16: s. 40, s. 439).
Buna göre Hacı Halil Efendi’nin, Şabaniyye’nin yayıldığı en önemli şehirlerden başlayarak geniş bir sahada etkin olduğu anlaşılmaktadır.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni




Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı