20.05.2024 21:52:03
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Yasin ŞEN
25 Ekim 2021 Pazartesi

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ'NİN HALİFELERİ-2

GEREDELİ HACI HALİL EFENDİ’NİN HALİFELERİ-2
SAFRANBOLULU MEHMED EMİN EFENDİ

Geredeli Aziz’in halifelerinden Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî, Mir’âtü’l-Âşıkîn ve Mizânü’l-Âşıkîn eserleriyle tanınmıştır. Bunlar hem eski hem de yeni harflerle yayınlanmıştır. Kendisi hakkındaki bilgiler daha çok adı geçen bu iki risalesinden ve türbesinden elde edilebilmektedir.
Mehmed Emin Halvetî’nin hayatı hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Buna göre kendisi Safranbolu’ya bağlı Yazıköy’de doğmuştur. Babasının adı Mehmed’dir. Mehmed Emin Efendi, medrese tahsili de görmüş biz azizdir. Zira yazdığı iki risaleden bu durum anlaşılmaktadır. Geredeli Aziz tarafından yetiştirildikten sonra Safranbolu’ya hilâfetle gönderilmiştir. Ve yine anlaşıldığı kadarıyla kendisi hayatını insan yetiştirmekle geçirmiş azizlerden birisidir. O da Geredeli Aziz gibi mahfî yaşamış olmalıdır. Sâdık Vicdânî, Tomar’da onun hakkında şunları kaydetmektedir:
Hacı Emin Efendi de hakikaten saygıdeğer şeyhlerden idi. Nesli hâlen Safranbolu’da devam etmektedir. Şeyhinden aldığı feyzi Nevrekop taraflarında yaymış olduğundan, Nevrekop halvetîleri bütünü ile Safranbolu’ya gelirler, bu zâtın dergâhında halvet çıkarırlardı. Vefâtından önce en kıdemli müridini halife olarak bıraktığı ve o mürid de Nevrekop’da şeyh olduğu için Hacı Emin Efendi’nin irşad müddetince oturduğu post, özel bir hürmet duygusu ile Nevrekop halvetî dergâhına nakledilmiş, bundan sonra Safranbolu halvetîleri halvet çıkarmak için Nevrekop’a gider olmuşlardır.” (Sâdık Vicdânî, Tarikatler ve Silsileleri (Tomâr-ı Turûk-ı ‘Aliyye), Yay. Haz.: İrfan Gündüz, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995, s. 219-220.).
Mehmed Emin Efendi’nin Mehmed Zühdü Efendi ve Ahmed Efendi adında iki oğlu olduğu bilinmektedir. Bu iki zatın kendisinden sonra tekkenişinlik yaptığı kaydedilmektedir. Bir de türbede Muharrem Efendi’nin kabri yer almaktadır. Bu zat Şeyh Ahmed Efendi’nin torunudur. Bu zatların kabirleri türbenin içinde yer almaktadır. Hazirede ise Mehmed Emin Efendi’nin yakınlarına ait başka mezarlar da vardır.
Hilafetle memleketi Safranbolu’ya gönderilen Mehmed Emin Efendi’nin vefatına kadar Safranbolu’da insan yetiştirdiği bilinmektedir. Hacı Halil / Mescid Mahallesi’ndeki faaliyetlerini Ahmed Muhtar Paşa tarafından yaptırılan tekkesinde sürdürmüştür. Bu tekke halk arasında “Muhtar Paşa” Tekkesi” olarak bilinmektedir. Bilindiği gibi Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Geredeli Aziz’in de türbesini yaptırmıştır. (Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî, Mir’âtü’l-Âşıkîn ve Mizânü’l-Âşıkîn Âşıklara Ayna ve Terazi, Haz.: Mustafa Tatcı-Musa Yıldız, Alperen Yay., Ankara 2003, s. 15.)

Mehmed Emin Efendi, H. 1283/M. 1867 senesinde Safranbolu’da vefat etmiştir. Türbesi, bugün Mescit Mahallesi’nde, Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılan camiinin yanındadır.

Kaynaklarda türbe kitabesindeki bilgilerin çok sağlıklı olmadığı kayıtlıdır. Bu kitabedeki kayıtlara göre Mehmed Efendi’nin üç kardeşi bulunmaktadır. Kitabe Kâzım adında biri tarafından yazılmıştır. Tarih mısraında geçen “azîzim” ifadesinden bu zâtın Mehmed Emin Efendi’nin dervişlerinden veya en azından muhiplerinden olduğu anlaşılmaktadır. Kitabenin metni şöyledir:
Şeyh Şa‘bân-ı Velî’nin sırrını bu zâtda
Oynayıp kudret eliyle Hazret-i Rabbu’l-mu‘în

Eylemişdi ser-te-ser leb teşnegân-ı ‘aşkına
Âfitâb-âsâ vücûdun çeşme-i feyz-i mübîn

Kıldı âhir irci‘î fermânına lebbeyk-zen
Etdi çeşm-i iştiyâkın nûr-ı rü’yet kâmbîn

Oldu tîğ-i firkatinden bendegânı çâk çâk
Azîm-i halvet-sarây-ı vasl olup ol nazenîn

Ol emânet-pîşenin nâmı Emîn olsa n’ola
Zâtın etmişdi Hudâ nâib Cenâb-ı mürselîn

Âşık olmuşdu cemâl-i pâkine çün ehl-i aşk
Görmeden vech-i münîrin ben gibi Kâzım hemîn

Ref‘-i engüşt-i şehâdetle dedim târihini
Hû deyip gitdi azîzim adne Emîn
1283 (1867)
Mehmed Emin Efendi, Geredeli Aziz’in en küçük oğlu Mustafa Rûmî Efendi’nin de şeyhidir. Mustafa Rûmî Efendi’nin bir şiirinde bahsettiğine göre kendisi babası Geredeli Aziz’i mânâsında (rüyada) gördükten sonra Mehmed Emin Efendi’ye intisap etmiştir. Mustafa Rûmî Efendi’nin eğitimini Mehmed Emin Efendi’den tamamladığı ve sonra hilafet aldığı anlaşılmaktadır. Aşağıda Mehmed Emin Efendi’nin “Şükrî” diye anılması onun mahlası dolayısıyladır. Mehmed Emin Efendi, Şükrî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Mustafa Rûmî’nin şeyhi Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî hakkındaki şiiri şöyledir:
Bezm-i ‘aşkda câm-ı Hû’yu Şükrü’dür veren bana
Sînem üzre dâğ-ı ‘aşkı Şükrü’dür vuran bana

Hamdülillah hâk-i dergâhında sürdüm yüzlerim
İbtidâ hâl-i derûnum Şükrü’dür soran bana

Ey tabîba çek elin sen çâre kılmakdan bana
Gayrıdan olmaz bu çâre Şükrü’dür Lokmân bana

Mesken-i genc-i hakîkat çün vîrâne eremem
Genc-i bî-pâyâna lâyık Şükrü’dür vîrân bana

Mustafa Rûmî dilinden Şükrü dâim söyleyen
Herkese bir cân gerekse Şükrü’dür cânân bana
(Geredeli Mustafa Rûmî Şabânî, Divan, Haz.: Mustafa Tatcı, Abdulkerim Abdulkadroğlu, s. 28.)

Safranbolulu Mehmed Emin Efendi’nin Mir‘atü’l-Âşıkîn ile Mîzânü’l-Âşıkîn adında iki risalesi bilinmektedir. Bu eserler 1859 yılında telif edilmiştir. Mehmed Emin Efendi’den sonra tekkenişin olarak vazife yapan oğlu Mehmed Zühdü Efendi her iki risaleyi bir arada bastırmıştır. Eski harflerle yapılan baskısında baskı yeri ve yılı belirtilmemiştir. Eser yeni harflerle de yayına hazırlanmıştır. (Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî, Mir’âtü’l-Âşıkîn ve Mizânü’l-Âşıkîn Âşıklara Ayna ve Terazi, Haz.: Mustafa Tatcı-Musa Yıldız, Alperen Yay., Ankara 2003, s. 18-19.).
Mir’tü’l-Âşıkîn’in başında bu risalenin makamların terakki ve tenezzülüne sebep olan şeyleri beyan için kaleme alındığı belirtilmiştir. Mehmed Emin Efendi de eserin hemen girişinde seyr u sülûku esnasında, seyr u sülûk sırasında yaşanacak makam ve mertebelerle bu mertebelerde yaşanacak tecellileri bilmediğini gördüğünü söylemektedir. Mîzânü’l-Âşıkîn ise irfanın insanda tecellisini ve bunun ölçüsünü konu edinmektedir. Risalenin muhtevasını beyan için aşağıdaki alıntı Mîzânü’l-Âşıkîn’in sadeleştirilmiş baskısından alınmıştır: “Ârif odur ki, onun kimseyle kavgası gürültüsü yoktur. Ve yine o, kimseye itirâz etmez, kin ve hased besleyip cevr ü cefâ etmez. Her işini Hak’la eder. Nefsine ait olan işlerden kaçar. Kimseye incinmez ve kimse onu incitmez. O, bütün âlem halkıyla sulh etmiştir. Hak’tan başkasına meyil ve muhabbeti kalmamıştır. Bütün meylini ve sevgisini Hakk’a vermiştir. Uyanmış olan kalbi mâsivâyla eziyet çeker. Hemen o ân Hakk’a yönelir ve Hak ile birlikte olur. Zevk ve vicdânıyla huzur bulup nûrun alâ nûr olur. Ancak gaflete düşüp mâsivâ ile meşgûl olursa, bu hâline üzülür, esef eder. Sonra yine bu pişmanlıkla Hakk’a yönelir.” (Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî, a. g. e., s. 126).
Mehmed Emin Efendi’nin “Şükrî” mahlasıyla şiirler yazdığını yukarıda söylemiştik. Mir’âtü’l-Âşıkîn’de yer alan şiirlerinden hareketle onun şiirle meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Kendisinin bir divan veya divançe sahibi olması ihtimal dâhilindedir. Ancak bu durumla ilgili elde herhangi bir bilgi yoktur. Kaynaklarda “Şükrî” mahlasıyla şiir yazan şairler arasında kendisine yer verilmeyişi onun bu yönüyle öne çıkmadığını ve belki de yazdıklarını çok mahdut bir kesimin bildiğini göstermektedir. Bu duruma Osmanlı Müellifleri’nde kendisine müstakilen yer verilmeyişi, Ömer Fuâdî’nin (v. 1634) anlatıldığı kısımda dipnotta yer verilişi de işaret etmektedir. Bu notta şöyle denir: “Mürâtü’l-Âşıkîn, Mîzânü’l-Âşıkîn isimlerindeki matbû‘ risâlelerin mü’llifi Zağferanbolulu Mehmed Emin Efendi de ‘ulemâ-yı meşâyıh-ı Şa‘bâniyye’dendir. Bu zâtın hulefâsından olup 1312’de vefât eden Nevrekoplu Ahmed Efendi’nin de Mu‘ini’l-Mürîd isminde gayr-ı matbû‘ bir eseri vardır.” (Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Tıpkıbasım (haz. M. Tatcı-C. Kurnaz, Ankara: 2000), c. I, s.118.).
Şiirlerinin bir kısmını seyr u sülûku sırasında veya nefis mertebelerini anlatmak için eserin yazıldığı sırada kaleme aldığı anlaşılmaktadır. Eserlerine derc edilmiş on beş kadar şiirin büyük kısmı gazel nazım şekliyle yazılmıştır. Aşağıdaki gazeli, söz konusu eserden Mehmed Emin Efendi’nin şiirlerindeki muhyevayı görebilmek için iktibas edilmiştir:
Bu emmâre elinden oldum âzâd
Cefâsından halâs oldum dilim şâd
Bütün cihân bana verildi gûyâ
Cihânı neylerem ben oldum üstâd
Elinden nice zahmet çektim ise
Ne hoş oldum Hakk’ın emrine münkâd
Ne imiş bu belâlar bunca eşkâl
Bi-hamdillah bu yerde oldum irşâd
Gönülden giderek cevr ü cefâsı
Çü sandım olmuşam kendimi şehzâd
Hakk’ı zikr eylerem zevk ile her dem
Sadâkatle Hakk’a ben oldum ‘ibâd
Kulun Şükrü’yü kabûl et İlâhî
Delem varlık dağını hem çü Ferhâd (Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî, a. g. e., s. 47-48.)
Safranbolulu Mehmed Emin Efendi’nin bazı kerametleri de nakledilmektedir. Onlardan birisi şöyledir: “Safranbolulu bir tüccar ticaret amacıyla Mekke’ye gider. Orada parasını kaybederek zor duruma düşer. Mekkeli Araplara bu durumu anlatınca, nereli olduğunu sorarlar. O da Safranbolulu olduğunu söyleyince Araplar ona: “Burada Safranbolulu Emin Efendi var. Biz ne zaman sıkıntıya düşsek ondan yardım ister, çare ararız. Kaldı ki sen hemşerisisin, neden ona gitmiyorsun?” derler. Safranbolulu tüccar kendisine tarif ettikleri Şeyh Mehmed Emîn Efendi’nin Safranbolu’da olduğunu söylese de Araplar ısrarla Mehmed Emîn Efendi’nin öğle namazını Harem-i Şerifte kıldığını söyleyerek öğle vaktinde M. Emîn Efendi’yi gösterirler. Tüccar namazdan sonra Mehmed Emîn Efendi’nin omzuna dokunur. Arkasına dönüp karşısında hemşerisini gören Şeyh Efendi sapsarı kesilir. Çünkü kerameti ortaya çıkmıştır. Gerçek mutasavvıflar kerametlerinin ortaya çıkmasını istemezler. Tüccarla hoş sohbetten sonra Mehmed Emîn Efendi ‘Beni burada gördüğünü kimseye söylemezsen seni memlekete ulaştırırım’, der. Adam da buna söz verir. Sonra Mehmed Emîn Efendi ‘Eteğimden tut ve gözlerini kapat’ der. Adam gözlerini kapatır. Bir müddet sonra aç gözlerini diye seslenir. Adam gözlerini açınca, bir de ne görsün, ikisi de Safranbolu’da Köprülü Camii’nin avlusundalar.” (Ünsal Tunçözgür, Dünden Bugüne Safranbolu, Ankara: 1997, s. 108-109’dan aktaran: Halim Gür, “Safranbolulu Halvetî-Şa’bânî Şeyhi Mehmed Emin Efendi’nin Hayatı”, Eserleri ve Tekkesi, İnsan ve Toplum Bilimler Araştırmaları Dergisi, C. 6, S. 3, Yıl 2017, s. 1432.).
Bütün bunlardan Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî’nin 19. Asır’da yaşamış önemli sûfîlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Kendileri Geredeli Hacı Halil Efendi’nin feyz halkasına dâhil olmuş, bu neşveyi Safranbolu ve Nevrekop’ta (Bulgaristan) neşretmiş, Şükrî mahlasıyla şiirler yazmış, Mir‘âtü’l-Âşıkîn ve Mizânü’l-Âşıkîn risalelerini kaleme almış, Safranbolu gibi bir beldenin madden ve manen güzelleşmesine hizmet etmiş azizlerden birisi olmuştur.
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni





Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı