Ahir Zaman Ozanı: Hakikatin Nefesi
Zamanın son demindeyiz; kalplerin paslandığı, gönüllerin darlıkla sınandığı, nefislerin azgın dalgalar gibi kabardığı bu çağda, bir avuç irfan eri, kelamın sırlarıyla insanlığı diriltmeye çalışır. Onlara, 'Ahir Zaman Ozanı' denir. Onlar, bu devrin nebi kokulu dervişleridir; dillerinde aşk, gönüllerinde Hakk'ın ateşi yanar.
Ahir zaman ozanı, kuru söz söyleyen biri değildir; o, aşkın meyini yudumlamış, gönül pazarında hakikat malını sergileyendir. Kalabalıklar dünya oyununda sarhoş olmuşken, o, Mevla'nın aşkıyla uyanık kalır. Halk tüketir, o üretir; herkes unuturken, o hatırlatır. Modern çağın gürültüsünde sesi naif kalır belki, ama manası semadan gelen bir nida gibidir.
Bu ozan, aşkı Mevlana'nın neyinden, irfanı Yunus'un gönlünden, hakkı Pir Sultan'ın direnişinden alır. Feryadıyla şehirleşmenin ruhsuzluğunu, nefsin pençesinde kıvranan insanı, mazlumun gözyaşını anlatır. Her dizesi, kulun Rabbine dönüş yolculuğunu hatırlatır; yaratılanı, Yaradan’dan ötürü sevmeyi telkin eder.
Yunus Emre der ki: "Sevgiyle gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz."
Ahir zaman ozanı da bu sözle nefes alır; dostluğa, muhabbete, aşka davet eder. Yalnızdır ama azizdir. Ne nefse uyar, ne de dünya süsüne kanar. Onun maksadı ne şöhret ne de servettir; maksadı, insanı kendi özüne, yani fıtratına, Hakk’a döndürmektir. Bu yüzden de sözünü eğip bükmez, hakkı haykırır, zalime karşı mazlumun, mecazdan hakikate yol arayanların sesi olur.
Mevlana'nın çağrısı da ozanın dilindedir: "Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel."
Niyazi Mısri fısıldar gönlüne: "İlm kesbiyle pâk olmaz bu gönül dârı niçün Gerekdir aşk ile yanmak, gerekdir aşk ile pişmek."
Ve Hacı Bektaş Veli'nin sesi yankılanır mısralarında: "İncinsen de incitme, dövene elsiz, sövene dilsiz ol."
Şeyh Galib ise aşkın en ince sırrını hatırlatır: "Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen, Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen."
Ve şimdi, Fuzuli gelir, aşkın yangınını harlar: "Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır."
Bugünün ozanı, ekranlara değil, gönül aynalarına seslenir. Mısralarıyla unutturulan ilahi ahdi hatırlatır, kaybolan aşkı yeniden diriltir. O, ahir zamanın içinde aşk ateşiyle yanan bir nefer, çorak gönüllere rahmet yağmuru taşıyan bir buluttur.
Ve bilir ki, her çağda nefsin zulmüne karşı aşkın direnişi olmuştur. Ahir zaman ozanı da bu direnişin son halkasıdır. İnsanlara, tükettikleri nefsani hazlardan vazgeçip kalplerini ihya etmeyi, kırdıkları gönülleri onarmayı, kinle yandıkları kalplerini aşk ile serinletmeyi öğretir. Ozanın gayesi, gönül dünyamızı hakikatle yeniden inşa etmektir.
Bugün belki sesi kısık, kürsüsü dar, dinleyeni azdır. Lakin ahir zaman ozanının sözü, bir gün mutlaka gönüllerde yankısını bulur. Zira hakikat, gecikse de tecelli eder. Ve ozanlar, bu hakikatin en saf, en aşk dolu temsilcileridir.
Ahir zamanın tozlu yollarında, bir ozanın aşk dolu nefesinde huzur arayanlara selam olsun…
Dua ve Niyaz: Ey gönülleri evirip çeviren Rabbimiz! Kalplerimizi hakikate döndür, gönlümüze aşkını yerleştir. Bizi nefsin zulmünden, dünyanın aldatıcı süsünden koru. Ahir zaman ozanlarına feyzini arttır, seslerini kalplerimize ulaştır. Bizi sevginle dirilt, aşkınla yak, rahmetinle serinlet. Zira biz sana muhtacız, Ey Erhamü’r-Rahimin!
Ve son nefesimize dek aşkınla yanmayı, Hakk’ı haykırmayı nasip eyle. Âmin.
Ömer ÇAĞLIN
02.05.2025