BİR İNSAN YARATMAK YA DA 06.02.2023
Milletler ve devletler ayakta kalabilmek için daima bir adam yaratmak düşüncesi ile çalışmışlardır. Medeniyetler inşa edilen o varlıkla hayat bulmuş ve varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Tesis edilen sistemler ya içten gelen bir ataletle veya dıştan gelen etkilerle yok olmuşlardır.
İçten gelen atalet; bilgisizliğin, sefahatın, ahlaksızlığın, vurdumduymazlığın, aymazlığın, yozlaşmanın mukaddeslerini yitirmiş insanın geldiği noktadır.
Harici sebepler düşman unsurlar ve en önemlisi tabii felaketlerdir.
Düşman düşmandır ve düşmanlığının gereğini yapacaktır. Buna karşı teyakkuzda olmak, buna göre hazırlanmak her milletin ve devletin görevidir. Tabii felaketler medeniyetleri yok edici en büyük tesirler olarak görülmekle birlikte bu durum birinci madde ile yakından alakalıdır.
Medeniyetler insanlığın yatay olarak gelişmesidir. Yani insanın tabiat olaylarına karşı durması onları değiştirmeye çalışmasıdır. Bu özelliği ile insan kendisini hayvanlardan ayırmıştır. Tabiata uyumlu yaşamak hayvana aitken onu kendi tasavvurlarına, ideallerine göre tanzim etmek insanın özelliğidir.
Ancak tabiata karşı çıkmak tabiatı yok etmek değildir. Tabiatta olanla yaşamayı göz önünde bulundurarak yeni atılımlarda bulunmaktır. Bu ise bilimle ve ahlakla mümkündür. Şeytani olanla birleşerek, nefse yenilerek daha fazla menfaat elde etmek için insanı kurban etmek değildir.
06.02.2023 günü sabaha karşı elim bir olayla iki büyük depremle karşı karşıya kaldık. Binlerce insanımızı kaybettik. Kaybedilen milli servetlerimizi dikkate bile almıyoruz. Çocuklar yetim ve öksüz, analar evlatsız, babalar eşsiz kaldı. Aileler parçalanan yer kabuğu gibi paramparça oldu. Yürekler yandı. Milletimizin başı sağ olsun. Allah hayatını kaybedenlere rahmet eylesin. Geride kalanlara sabır ve metanet, yaralılara acil şifalar versin
Devleti idare edenler sorumluları arayacaktır elbette. Ancak Sorumlu kim diye sormadan da edemiyoruz. Modern bir eğitim sistemi ile bir adam yaratmaya çalışıyoruz. Sorumluluğunu bilen. Nasıl davranması gerektiğini düşünen, bilime göre hareket eden diye ideallerimiz var. Diğer taraftan Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan imanlı ve ahlaklı bir insan yapımız var, diyoruz. Görüyoruz ki hepsi yıkılmaya hazır bina stoğumuz gibi.
Üzerinde yaşadığımız toprağı tanımayan jeologlarımız, binaları bilime göre inşa etmeyi başaramayan müteahhitlerimiz ve mühendislerimiz, denetleyemeyen yetkililerimiz, iki kuruşluk menfaat için bütün ahlaki ilkelerini hiçe sayan müteşebbislerimiz kısacası insanı yetiştiremeyen sistem göçük altında kalmıştır.
Tabii afetlerle mücadele etmek kaderle mücadele değildir. Dünyanın her tarafında herhangi bir afet meydana gelebilir, Yangın, sel, deprem v.s. “Deveyi sağlam kazığa bağlamak sonra tevekkül etmek” sorumlu olduğunun farkında olarak üzerine düşeni bilimin ve ahlakın ışığında gereğini yapmaktır.
Herkes herkesten ve her şeyden sorumludur. İnsanı yaşatmak hepimizin görevidir. Yaşadığımız toprağı vatanlaştırabilmenin yolu üzerini mamur etmekten geçmektedir. Ama daha da önemlisi insan olduğunu ve semada verdiği sözü unutmayan bir insan yaratmakla mümkündür.
Dr. Zekeriyya Uludağ
Dörtdivanlı Emekli Öğretim Üyesi
Dr. Zekeriyya Uludağ Kimdir?
Bolu ili Dörtdivan İlçesi Doğancılar Köyünden ve 1954 yılında Ankara’nın bir ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu doğduğu köyde Orta öğrenimini Ankara İmam-Hatip okulunda bitirdi. Erzurum Atatürk üniversitesi İslami İlimler Fakültesinden 1978 yılında mezun oldu. Şehbender-zade Filibeli Ahmed Hilmi ve Spritüalizm isimli çalışmasıyla 1992 yılında Doktorasını tamamlayarak Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Akademik hayatına devam eden Yrd. Doç. Doçent ve Profesörlük unvanlarını burada aldı. Emekli oluncaya kadar çeşitli idari faaliyetleri ve görevleri yanında akademik faaliyetlerine devam etti. Eğitim alanında çeşitli kitapları, makaleler ve tercümeleri olan Uludağ 2021 yılında emekli oldu. Evli ve iki çocuk babasıdır.
www.dortdivandunyasi.com ailesi olarak, hocamıza aramıza hoşgeldiniz der, yazılarını, şiirlerini, heyecanla berliyor, başarılar diliyoruz.
