9.05.2024 01:58:45
USD (Alış - Satış) : 18.84 - 18.89 EUR (Alış - Satış) : 20.12 - 20.21
Zekeriyya ULUDAĞ
3 Haziran 2023 Cumartesi

MAVERA KAPISINDA


MAVERA KAPISINDA

Prof. Dr. Zekeriyya Uludağ
İçinde yaşadığımız yüzyıl sanki zamanın insanı cendereye aldığı, sıkıştırdığı, insanlık tarihinin bunca zamandır yapamadığını adeta kısa bir süre içinde insana yaptırmak için üzerine yürüdüğü bir dönemi andırıyor. Zaman eskiye göre daha hızlı akıyormuş gibi, bu sürat içinde “yaratılanların en şereflisi” olarak nitelenen insanı da peşinden sürüklemeye çalışıyor. Şafak sökmek, gece bitmek üzere olduğu bir anı yaşatırken, ezelde verilen sözü unutturmak adına insanı zorluyor.

Dünyanın değiştiği insana kabul ettirilirken, amaç değerlerdeki kutsallık, araç değerlerde yarışa terk ediyor yerini. Değişen gerçekten dünya mı? Yoksa insan mı? Sorgulanması gerekenin üzerinde durulmadan takdim edilen yaşanmaya çalışılıyor. Zihniyetlerin bulanıklaştığı bir ortamda, doğru ile yanlış, hakikat ile hakikat dışı birbirinden ayrılmıyor, ayır edilemiyor.

“Kökü mazide olan ati” demişti şair. Mazide kalan kök bugüne feda edilince atinin akıbeti ne olacak? Köksüz olan nasıl yaşayacak? Maziden aldıkları ile beslenen ruhun derinlikleri; kaynaktan aldıkları ile beslenen, iksir dolu damarları dünyevileşen arzularla dolunca “muhtaç olduğu kudreti” nerede bulacaktır?

Bütünlüğünü kaybetmiş müspet bilim, parçaladığı varlığın viraneleri üzerinde kâşaneler kurmaya çalışırken, idrak kabiliyetini kaybetmiş, anatomik noksanlıklarla malul hasta insana benziyor. Kudreti Sonsuz Olan’a sanki nazire yaparcasına, yalancı pehlivanlara benzediğinin farkına varamayan cücelerin dünyasındaki sahip olamadıkları ile dünyaya nizam vermek adına sadece yok ediyor. Savaşlar, kan ve barut kokuları arasında o cüce varlığa mutluluk ve huzur yerine korku ve dehşet bırakıyor arkasında.

İdrak etmek zorunda olduğu durum; başladığı noktaya geri dönmeyi bilmektir. İşte o zaman kâinat aynasındaki yerini algılayarak yapması gerekeni icra ve ifa edecektir. Aksi takdirde kendisine uzatılanın peşinde ömrü berheva olacaktır.

Adalet
Adaleti devletin temeli sayan gelenek insani hayatın mahiyeti üzerinde düşünmüş müdür? Adalet hak edene hakkını, layık olan layığını vermekse; hak etmek ya da layık olmak eylemi sadece devletle olan münasebetlerde mi ortaya çıkar? Bunun her zaman için aksini düşünmek yani onun her şeyden önce insani bir seçim ve eylem olduğunu düşünmektir esas olan.

Dolayısıyla adalet, güçlünün güçsüze, zenginin fakire, âlimin cahile, sevenin sevmeyenlere karşı yerine getirmesi gereken bir borç olarak görüldüğü zaman sadece yasalar açısından düşünülmeyecek insani ve içtimai bir alanda kendini gösterecektir. Zira o öncelikle ahlaki bir problem alanında ortaya çıkandır.

Zulüm, adaletin olmadığı yerde ortaya çıkar. Zulme alkış tutan zalim, zalimden nefret eden mazlumdur. Zulümden nefret etmek adaleti ortaya çıkarmayacağı gibi adaletin gerçekleşmesine neden olmaz.

“Adil olmak, birliğe aşık olmaktır… Birliğe aşık olmak, ilimden irfana yükselmektir… Adalet düşüncesi muktedir olmak ve affetmeyi telkin etmektir.” Merhametle kuvveti birleştirenler adalet yolunda hareket edenlerdir. Hz. Ali bir sözünde (mealen); zalime adalet gününün şiddeti mazluma uygulanan zulümden daha şiddetlidir, demektedir.

Kısacası adalet, birliğe ulaşmak yolunda insanın ruhunda filizlenen ve kökleri kâinatı saran erdemlerin en yücesi peşinde koşmak gayreti içinde olmak, Birlikte yok olmaktır.

© Yazılar Telif Hakları Yasasına tabidir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


 


Tüm yazarlar için tıklayın

YAZARLAR

Tamamı